Ahmet Muhip Dranas'ın Olvido Adlı Şiirinin Tahlili
Değerli okurlarımız Doç.
Dr. Ali İhsan KOLCU'nun Olvido adlı şiir incelemesini aşağıda sizlere sunuyoruz. Şiir daha çok anlam içreği yönünden ele alınmış onun üzerinde değerlendirmeler yapılmıştır. Biz de şiirin biçim özellikleriyle ilgili bilgiler ekledik.
OLVİDO
Hoyrattır bu akşamüstüler daima -a
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa -b
Yalnızlığımızla doldurup her yeri -c
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden, -d
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan -d
Lavanta çiçeği kokan kederleri; -c
Hoyrattır bu akşamüstüler daima -a
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar -e
Unutuşun o tunç kapısını zorlar -e
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar…
Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kâğıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı…
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.
Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola.
Ya sizler! Ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyar ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.
Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.
Ya sen! Ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sn, esen dallar arasından.
Ey unutuş! Kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! Kurtar bu gamlardan beni.
Olvido Şiirinin Şekil Özellikleri
Nazım Birimi: Şiirin nazım birimi bent'tir. Şiir serbest nazım anlayışıyla yazılmıştır. Cumhuriyet devri modern şiir geleneğinin izlerini görüyoruz şiirde.
Kafiye düzeni: Şiir belli bir kafiye sistemi üzerine kurulu değil. İç içe geçmiş farklı kafiye düzenleri bir arada kullanılmış. Batı edebiyatından alınan sone ve Terzarima nazım şekillerinin kafiye düzenini andırır bir kafiye örgüsü görüyoruz şiirde. Aşağıda ilk bölümden alınan kafiye örgüsüne bakarsak şiir bir ritm üzerine kurulu fakat bu ritim belli bir düzenden daha çok karmaşık bir yapıda ortaya konmuş tıpkı şiirdeki duygularda olduğu gibi. Şiirde belli bir düzen olmasa da bol bol kafiye ve redif kullanılmış.
-bahçe -mizden redif
-bohça -mızdan redif
Hoyrattır bu akşamüstüler daima -a nakarat
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa -b
Yalnızlığımızla doldurup her yeri -c
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden, -d
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan -d
Lavanta çiçeği kokan kederleri; -c
Hoyrattır bu akşamüstüler daima -a nakarat
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar -e
Unutuşun o tunç kapısını zorlar -e
Olvido Şiirinin Ölçüsü: Şiirde 12'li hece ölçüsü kullanılmış.
Olvido Şiirinin Teması: Unutuş.
Olvido Şiirinin Söz Sanatları
Şiirde bol bol benzetme kişileştirmelerden yararlanılmış unutuş bir insan gibi somutlaştırılmıştır. doğa unsurlarına insan özellikleri verilerek kişileştirme sanatı yapılmıştır.
renk çığlığı, hoyrat akşamüstüler, Ey unutuş! Kapat artık pencereni, gibi ifadelerde kişileştirme sanatını görüyoruz.
Olvido Şiirinin Anlam Açıklaması
Olvido şiiri günün ağır bir bulut gibi gecenin üzerine
devrildiği akşamüstü vaktinin öznede uyandırdığı ve tamamı hatıraların malı
olan ‘unutulmuş’ şeyler üzerine kurgulanmıştır. Manzumeyi sürükleyen duygu
‘hatırlama’dır. Unutuşun penceresinden hatıralar ormanına bakan bir öznenin
kendi özel tarihinden hatırlayabildiklerini sıralı bir dizge izlemeden dile
getirmesidir. Durgun suya atılan taşın yaydığı dalgalar gibi özne hatıraların
labirentinde kendi iç yolculuğuna çıkarak oradan devşirdiği hayatına dair resimleri
tekrar yaşama çabası içine girmiştir.
Olvido (Unutuş) öznenin iç dünyasını, uyuyan hatıralarını
uyaracak bir zamana ihtiyaç duymuştur. Birçok şairin değişik biçimlerde
algılayıp yorumladığı akşamüstü şair için hatıraların uyanma vaktidir.
Akşamüstü özneye göre hoyrat yani ‘yıpratıcı’dır. Günün saltanatıyla birlikte
gitmesiyle onun açtığı boşluğu yalnızlığı doldurmaktadır. Artık hatıraların
bohçasından yavaş yavaş yaşanmışlıklar çıkmaya başlayıp hafıza denilen o gizli
ve saklı kutuyu harekete geçirmeye başlayacaktır.
Unutuşun tunç kapısını zorlayan dalga dalga pişmanlıklar
tekrar tekrar yaşanan birer hayat sahnesidir. Hafıza ve bilincin gayri nizamı
hareketi özneyi birdenbire doğduğu eve, çocukluğuna götürür. Çocukluğa ait eve
dair eşyalar birer birer göz önünden geçmektedir. Lamba, merdiven, susmuş
ninnilerle gıcırdayan beşik öznenin hafızasında yer eden özel eşyalar olarak
anlam kazanır.
Özne bu duygularla çocukluğundan ilk gençliğine, oradan da
gençliğine döner. Artık kâğıtlarda yarım bırakılmış şiirin söylenmemiş aşkın
güzelliğiyle anlam kazandığı anlaşılır. Yaşadığı onca olaylardan sonra insanın
sadece belli şeyleri hatırlaması bir haksızlıktır aslında. Geçip gidin birçok
ay ve yılın hafızamızda bir fotoğraf bırakmadan kaybolması ne kadar acıdır. Özne
bu trajik durumu;
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı…
Dizeleriyle dile getirir. Onca resim arasında bunların
bilinç üstüne çıkması ya da hafızanın tunç kapısını zorlayıp gün ışığına çıkması
başka türlü nasıl açıklanabilir? Bütün bu resimleri dışa vuran ya da hafızada
saklayan söylenmemiş aşkın güzelliğidir. Öznenin tek başına yaşadığı, başkasına
ya da muhatabına söyleyemediği anlaşılan aşkın güzelliğiyledir.
Bir sonraki bend öznenin daha ileriki yaşlardaki hayat
tablolarına aittir. Artık aşklar halay çeken kızlar misali kolkola çekip
gitmiştir. Geride yorgun erkekleri geceye bırakan geçmiş zaman etekleri diye
tasvir edilen ‘yorucu aşklar’ kalmıştır. Özne bu kez aşkın dönüp dolaşıp geldiği
cinsellik noktasındadır. Cinsellik ihtiyar ağaçlı kuytu bahçelerde sürüklenip
giden ayışığı gibi fısıltıyla ve nazla yaşanan bir durumdur. Cinselliğin bu
denli örtük ve mahrem bir bağlamda verilmiş olması doğru bir tespitle hafızanın
bu işlevle ilgili resimlerinin net olmamasından kaynaklanmaktadır. Cinselliğin
bakıyesi geceye bıraktığı yorgun erkeklerle ifadesini bulur. Bu aynı zamanda
tek yönlü bir aşkın da göstergesidir.
Manzumenin bir sonraki bendi ‘aldanış’ duygusu üzerine
kurgulanmıştır. Aldanış şair tarafından ömrün en güzel türküsü olarak
nitelenir. Zira yalan yeminlerin tanığı çiçekler ebedî âşığın dönüşünü boşuna
bekleyecektir; her garipsi ayak izi kar içinde dönmeyen âşığın serptiği
çiçekler gibi duracaktır. O zaman aldanış bile bile bir gerçeğe teslim olma
anlamına gelir. Fakat o bundan şikâyet etmez. Aldanmayı da hayatımızın bir
güzelliği olarak görür.
Manzumenin bir sonraki bendinde öznenin artık soyut
anlatımdan çıkıp somut bir nesneye yöneldiğini görürüz. Bu bir gülüşü olsun
görülmemiş ‘kadın’dır. Öznenin hafızasının labirentleri arasında yolunu bulup
bilinç üstüne çıkan bu kadın portresinin özneye hiç de iyi olmayan anları
hatırlattığını rahatlıkla söyleyebiliniriz.
Ya sen! Ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.
Akşamüstü özneyi yıpratmaya devam eder. Esen dallar
arasından bir parıltı gibi görünüp kaybolan belki de söylenmemiş aşkın nesnesi
olan kadındır. Onun şimdiye dek bir gülüşü olsun görülmemiştir. Fakat o aşkı
tek kişilik yaşayan her âşık için aşkın aynasında ölümsüzdür. Çünkü ona bakan
onu orada gören öznenin içindeki aşk duygusudur. Bir bakıma güzellik nesnede
değil ona bakan gözdedir. Öznenin geçmişe bağlılığını bu aşk duygusu sağlar.
Manzumenin son bendi şiire de adını veren olvido / unutuş
kavramı üzerine kurgulanmıştır. Şiirin başında unutuşun tunç kapısını zorlayıp
oradan içeri giren hatıralar artık özneyi iyice yormuştur. Özne;
Ey unutuş! Kapat artık pencereni,
Dizesiyle bu hoşnutsuzluğunu dile getirir. O dünya artık
sular altındadır. Macerası çoktan bitmiş şeylerdir bunlar. Şimdi artık amansız
gecenin başladığı vakittir. Akşamüstünün hoyratlığının (yıpratıcılığının)
yerini gecenin amansızlığı almıştır. Daha büyük bir ıstırabı isteyerek özne
kurtulmayı arzulamaktadır. Bunun adı ‘unutuş’tur. Hatırladıkça yıpranan özne
unutmayı isteyerek huzur bulmayı arzular.
Dünya edebiyatında çokça işlenen bir temayı başarılı bir
şekilde derinliğine işleyen şair, hem kullandığı hece vezniyle hem şekil ve
biçimdeki ustalığıyla Türkçe’nin yüzakı şiirlerden birini vücuda getirmiştir.
Modern şiirimizde Yahya Kemal’in açtığı ‘beyaz Türkçe’ yolunda ilerleyen
Dıranas, ondan ayrı olarak kullandığı vezne hâkimiyetiyle de Türk şiirini
aruzsuz düşünemeyenlere böyle estetik bir örnekle cevap vermiş olmaktadır.
Doç. Dr. Ali İhsan
KOLCU
Yorumlar
Yorum Gönder